Bu söz seneler öncesi, ülkemiz için planlanmış oyunu fark eden şuurlu bir zata aittir. Peki, savaşın gerçek hüviyetini nasıl ifade edi...
Bu söz seneler öncesi, ülkemiz için planlanmış oyunu fark
eden şuurlu bir zata aittir.
Peki, savaşın gerçek hüviyetini nasıl ifade ediyor?
“hilal –haç kavgası” olarak ifade etmektedir…
Dün; Trablus cephesinde, balkanlarda, doğu cephesinde,
Antep’te, Maraş’ta endam gösterenlerin, final provasıdır.
Siyasi, iktisadi, askeri ve sosyal alanda açılmış
cephelerden yapılan savaşın dikkatlerini başka yöne çekebilmek adına eş zamanlı
düzenlenmiş operasyonlarda, Ana tema; Türklerin ve Kürtlerin Anadolu’dan
çıkartılmasıdır.
Yani 1912 de, ABD de Wilson prensiplerinin adım adım hayata
geçirilmesidir.
1915 te Ermenilerle tasarladıkları yarım kalmış oyunlarını
sahneye koymuşlardır.
Milli şuurdan mahrum siyasetçiler, bunu hala anlayamamışlar…
Hala, Osmanlı ya oynanan tezgâhın tıpa- tıp aynısını
göremiyorlar.
Ya da, görebildikleri halde, millet iradesini nötr etmek
üzere vazifelerini ifa etmektedirler.
Yani onların cephesindedirler…
Hani kalelerin içten fethedilmesi önemli bir strateji olarak
uygulanmaktadır ya! Öyle bir şey…
Hem de kendi değerlerimizi paylaştığımız ama koltuklarında
haç taşıyan cinsten…
Otuz senedir süren çirkin terör olaylarında, Kürtler
bölgeden göç etmekte, imkanı olmayanlarda, devletin çaresizlik politikası sayesinde
teröre teslim durumda bırakılmış.
Geçen otuz sene
zarfında bakın ölenlere, ya Türk , ya da
Kürt tür.
Hâlbuki o bölgede Arap’ta var, Ermeni de var, Yezidi de var,
Süryani de var, Keldani de var Nesturî de var.
Lakin bunlardan bir tanesinin burnu kanamadı… Bu köylerden
birine zarar verilmedi.
Olan, Türk ve Kürt kardeşlere oldu.
O bölgeyi nüfus ve nüfuz etkisizleştirme stratejisi ile
Kürtlerden de arındıracaklardır.
Yeni oynanan tezgâhla, Yezidilerin sayısal üstünlüğünü
sağlayacaklardır.
Hatay da, yerli nüfustan daha fazla Suriyeli yerleştirildi.
Hazır seçim yasamızda “plepisit” esası da kabul edildiğine
göre gelecekte, ilhak taleplerinin önüne hangi irade geçebilecektir.
Bunun tedbirini düşünen Tayfur Sökmen ve onun iradesini
temsil edenler de kalmadı ki…
Adalet mekanizmasını çocuk oyuncağına çeviren mevcut
belediye başkanından umudu olanların şimdiden vay haline…
Bu hayâsız savaş, Kürtler ve Türk arasında görünse de,
Bu milletin asli unsurları
ve kan kardeşleri can kardeşleri kader ortakları, din kardeşleridirler.
Bunları harekete geçiren düşman, asli işini yaparken, gafil
ve hainler de, düşmanın işini kolaylaştırmaktadır.
Ne yazıktır ki, devletin müesses nizamı da bu çarkın
dönmesine katkı sağlamak üzere basiretsiz ce hareket ediyor.
Muhalefette, hükümetin stratejisine uygun siyaset yapıyor.
Yani topyekûn düşman kuvvetlerine yardım edilmektedir.
O halde nasıl bir yol çizilmelidir?
Yeni bir “Kuvayı milliye” hareketi, yeni bir şuur
geliştirmek gerekir.
Kürdün Türk, Türk’ün Kürt ten başka kardeşi ve dostu
olmadığını bildirmek gerekiyor.
Harami çetesi şeklinde çalıp çırpma ile uğraşanların, devletin
yönetiminden uzaklaştırmadan bu işin olamayacağını da millete anlatmak gerekir.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR