“ŞARK MESELESİ’NDEN SEVR’E TÜRKİYE” Şayan ULUSAN beyefendinin yapmış olduğu akademik çalışmadan alıntılara dokunmadan naklediyorum. Şark kel...
“ŞARK MESELESİ’NDEN SEVR’E TÜRKİYE” Şayan ULUSAN beyefendinin yapmış olduğu akademik çalışmadan alıntılara dokunmadan naklediyorum.
Şark kelimesi, Doğu’yu ifade etmekle birlikte “Şark Meselesi” kavramı doğrudan Batılılar nezdinde Osmanlı Devleti’ni ifade etmektedir. 1815 yılı itibariyle ortaya çıkan Şark Meselesi, Osmanlı Devleti’nin tamamen ortadan kalkmasını hedeflemiştir.
I.Dünya Savaşı sonunda Büyük Devletler Sevr Antlaşması ile bu amaçlarına ulaşmak istemiştir. Çünkü Sevr Antlaşması Anadolu ve Avrupa topraklarında ki Türk varlığını tamamen ortadan kaldırmaktaydı. Ancak Milli Mücadele sayesinde bu amaçlarına ulaşamamış olan Batı, bu kez Türkiye Cumhuriyeti üzerinden emellerine ulaşmak için uğraş vermektedir. Türkiye üzerinde oynanan oyunların hepsi Sevr’i anımsatmaktadır. Şark Meselesi ve onun gerçekleştirme planı olan Sevr, günümüz itibariyle sona ermiş gözükmemektedir.
“Avrupalılara göre Şark Meselesinin başlangıcı, Kavimler Göç’ünün sonucunda önce Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonrada Doğu Roma İmparatorluğu’nun siyasi varlığına son verilmesine kadar götürülebilir. Çünkü Hun Türkleri kilisenin etkin olduğu Roma İmparatorluğu’nun dengelerini alt üst etmiştir. Bu sebepledir ki Avrupalılar kendilerine yabancı olan ve bütün işlerini bozan Türklerden nefret etmişlerdir ve Türkleri Avrupa kıtasına ayak bastıkları günden itibaren geldikleri yere geri göndermek çabasına düşmüşlerdir. Bunun doğrultusunda Şark Meselesi bir İslam-Hıristiyan çatışması olmaktan öte bir Türk Avrupa mücadelesi olmuştur.
Fransız tarihçi Sinyobos, Şark Meselesi’nin en açık başlangıcını XVIII. yüzyıl olarak göstermekte, meseleye ad konulmasının ise XIX. yüzyılda olduğunu söylemektedir. Albert Sorel ise, Türklerin Avrupa’ya ayak bastığı andan itibarendir.”
Şark meselesi;
Hıristiyan Avrupalıların Müslüman doğu milletlerini ekonomik ve siyasi nüfuz ve hükmü altına almak amacından oluşan tarihi meselelerin hepsidir,
Avrupalıların Osmanlı Devleti’ni bahaneler ortaya koyarak parçalamak, zapt etmek, Osmanlı idaresi altında bulunan farklı milletlerin bağımsızlıklarını sağlamak istemelerinden meydana gelen tarihi meselelerin hepsidir.
Ne acıdır ki, günümüzde sevr ve onun hükümleri, milli hassasiyet ve milli duyarlılıktan uzak feraset sahibi siyasilerden mahrum olmamız sebebiyle, yeniden gündeme gelmiş, ülke bütünlüğüne kasteden hainlerle anlaşma zeminini, devleti idare eden en üst yetkililer vasıtasıyla, meşrulaştırma gayretleri sergilenir duruma gelinmiştir.
Her şeye rağmen, gelişen olaylar ve görünen o ki, Türk Milleti varlığını bin yıl daha bu coğrafya yı vatan olarak korumak suretiyle devam edecektir.
Zira Türk milletini, “milliyet duygusunu” sosyolojik temellerde (din, dil, ırk, kültür, medeniyet, tarih ve ülkü)ve siyasi endişe haline getiren şuurlu bir nesil mevcuttur. Yani maya tutmuştur. Bu çalkantı ve kargaşa durulduğunda, bunu dost düşman daha iyi görecektir.
Nitekim CIA başkanı BRENNAN: “şu MHP öğretisi başlı başına vaka, Türk Milliyetçiliği BOP planına engel, MHP ve Ülkücüler ortadan kaldırılmalıdır.” Demekte…
Biz bin yıl daha yaşama kararımızı verdik. Gelsinler bakalım…
Şark kelimesi, Doğu’yu ifade etmekle birlikte “Şark Meselesi” kavramı doğrudan Batılılar nezdinde Osmanlı Devleti’ni ifade etmektedir. 1815 yılı itibariyle ortaya çıkan Şark Meselesi, Osmanlı Devleti’nin tamamen ortadan kalkmasını hedeflemiştir.
I.Dünya Savaşı sonunda Büyük Devletler Sevr Antlaşması ile bu amaçlarına ulaşmak istemiştir. Çünkü Sevr Antlaşması Anadolu ve Avrupa topraklarında ki Türk varlığını tamamen ortadan kaldırmaktaydı. Ancak Milli Mücadele sayesinde bu amaçlarına ulaşamamış olan Batı, bu kez Türkiye Cumhuriyeti üzerinden emellerine ulaşmak için uğraş vermektedir. Türkiye üzerinde oynanan oyunların hepsi Sevr’i anımsatmaktadır. Şark Meselesi ve onun gerçekleştirme planı olan Sevr, günümüz itibariyle sona ermiş gözükmemektedir.
“Avrupalılara göre Şark Meselesinin başlangıcı, Kavimler Göç’ünün sonucunda önce Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonrada Doğu Roma İmparatorluğu’nun siyasi varlığına son verilmesine kadar götürülebilir. Çünkü Hun Türkleri kilisenin etkin olduğu Roma İmparatorluğu’nun dengelerini alt üst etmiştir. Bu sebepledir ki Avrupalılar kendilerine yabancı olan ve bütün işlerini bozan Türklerden nefret etmişlerdir ve Türkleri Avrupa kıtasına ayak bastıkları günden itibaren geldikleri yere geri göndermek çabasına düşmüşlerdir. Bunun doğrultusunda Şark Meselesi bir İslam-Hıristiyan çatışması olmaktan öte bir Türk Avrupa mücadelesi olmuştur.
Fransız tarihçi Sinyobos, Şark Meselesi’nin en açık başlangıcını XVIII. yüzyıl olarak göstermekte, meseleye ad konulmasının ise XIX. yüzyılda olduğunu söylemektedir. Albert Sorel ise, Türklerin Avrupa’ya ayak bastığı andan itibarendir.”
Şark meselesi;
Hıristiyan Avrupalıların Müslüman doğu milletlerini ekonomik ve siyasi nüfuz ve hükmü altına almak amacından oluşan tarihi meselelerin hepsidir,
Avrupalıların Osmanlı Devleti’ni bahaneler ortaya koyarak parçalamak, zapt etmek, Osmanlı idaresi altında bulunan farklı milletlerin bağımsızlıklarını sağlamak istemelerinden meydana gelen tarihi meselelerin hepsidir.
Ne acıdır ki, günümüzde sevr ve onun hükümleri, milli hassasiyet ve milli duyarlılıktan uzak feraset sahibi siyasilerden mahrum olmamız sebebiyle, yeniden gündeme gelmiş, ülke bütünlüğüne kasteden hainlerle anlaşma zeminini, devleti idare eden en üst yetkililer vasıtasıyla, meşrulaştırma gayretleri sergilenir duruma gelinmiştir.
Her şeye rağmen, gelişen olaylar ve görünen o ki, Türk Milleti varlığını bin yıl daha bu coğrafya yı vatan olarak korumak suretiyle devam edecektir.
Zira Türk milletini, “milliyet duygusunu” sosyolojik temellerde (din, dil, ırk, kültür, medeniyet, tarih ve ülkü)ve siyasi endişe haline getiren şuurlu bir nesil mevcuttur. Yani maya tutmuştur. Bu çalkantı ve kargaşa durulduğunda, bunu dost düşman daha iyi görecektir.
Nitekim CIA başkanı BRENNAN: “şu MHP öğretisi başlı başına vaka, Türk Milliyetçiliği BOP planına engel, MHP ve Ülkücüler ortadan kaldırılmalıdır.” Demekte…
Biz bin yıl daha yaşama kararımızı verdik. Gelsinler bakalım…
YORUMLAR