Cehalet; hayatımızın bütününü kuşatmış durumdadır. Eğitimlimiz de, eğitimsizimiz de nasiplenmiştir cehaletten… Konuştuğumuzun aslı ...
Cehalet; hayatımızın bütününü kuşatmış durumdadır.
Eğitimlimiz de,
eğitimsizimiz de nasiplenmiştir cehaletten…
Konuştuğumuzun aslı esası nedir? Nereden gelir nereye gider
bilmiyoruz.
Bilgi kaynağımız, bilgisizlik olduğundan, bildiklerimizin
kirliliği de, fikri yapımızı oluşturmaktadır.
Bu bilgi kirliliği, dünyamızı bir çöplüğe dönüştürmüş,
çöplükten de, gül bitmesini bekleyen yığınlar halini almışız…
Birileri bu atmosferi bilerek oluşturmuştur.
Biz onlara hain diyoruz.
Düşman olarak ta algılayabiliriz...
Birileri de bu hainlerin oluşturduğu atmosferde, kendilerini
gönüllü köle konumuna düşürmüşlerdir. Bunlar da gafillerdir.
Cehaletin mahsulü olan ve içinde bulunduğu durumu
kabullenmiş, halinden memnun köleler de var…
Hak ve kanaati, tevekkül ile teslimiyeti birbirinden
ayırmamaktadırlar.
İsyan ve itaati nerede ve kime karşı kullanmaktan bihaber…
Bir merkezden üretilen yalan yanlış bilgiler, bunların fikri
referansları…
Akıl yürütme yok, istidlal ve muhakeme unutulmuş, hazır ne gelirse
onu kabul etmeye amade…
Din mevzuunda da, diğer mevzularda da durumumuz aynıyla
vaki…
Mütedeyyin ve dine bağlı, esenlik dileyen masum insanları
ayırmadan, her inanç sahibine, “aşırı dinci” diyorlar.
Hâlbuki
Dinde aşırılık yoktur. Din itidaldir. Orta yoldur. Yani
gidilmesi gereken emin yol… Zarar ziyan vermez.
İnsana, hayvana, nebata, cümle kâinata…
Neden?
Çünkü yüce yaratıcımız, yarattığı mahlûka (yaratılmışa)
nasıl yaşaması gerektiğini din adı altında reçeteleniştir. Her iki cihanda
nasıl yaşaması gerektiğini vaz etmiştir.
Din insan içindir.
İnsan olmayınca dinin hükmü de yoktur.
Din gidilmesi gereken yol, kıyamet günü, borç manalarına
gelse de, ıstılahta manası, Allah’ın kullarının nasıl yaşaması gerektiğine dair
emirler ve yasakların bütünüdür.
Aklı olan insanın sorumlu olduğu hususları muhtevasında
bulundurur.
Yani dinin muhatabı akıllı olan insandır.
Dine inanıp inanmama iradesi, Allahlın kullarına imtihan edilmek
üzere bir takdir hakkıdır.
Allah herkesi bu
imtihanda başarılı kılsın.
Bu sebeple dinde aşırılık yoktur. Dinde aşırılık olduğunu
ifade edenler, bilerek iddia ediyorsa dinden çıkar.
Maazallah…
O halde;
Dinin kendilerine yükledikleri mükellefiyetini yerine
getirenlere neden “aşırı dinci” denmektedir.
Çünkü din adına hareket ettikleri halde din ile alakası
olmayan fiillerin sahibi kişiler, dini kendi menfaatlerince kullanmayı, teamül (alışkanlık)haline
getirdiklerinden, doğru ile yanlışın ayırt edilmediğini biliyorlar da ondan…
Müslüman kisvesiyle hırsızlık yapılmakta, adam öldürmekte,
şeytanın hoşlandığı fiiller işlenmekte…
Veya Allah’ın vaaz ettiği dinin dışında gizli bir dine
inandıklarındandır.
Daha ötesi Allah’ın dininde olmayan bazı hususları
menfaatleri için ekleme yaptıkları ve dinin orijini ile yani dini naslarda
mevcut bulunmayan birtakım hurafe ve uydurmalardan ötürü müdür?
Günümüzde kendisini “meslek erbabı” gibi “dincilik” yapan
hainler, dinsizlere verdikleri malzemelerle, dinsizlerin, dini inançlarına
uygun yaşayanlara, ”aşırı dinci” yaftası ile yaftaladıkları doğrudur.
Bir millete, bir topluluğa has gelenek görenek,(örf-adet)
dinin yerine takdim edilir ise, aşırılık o zaman boy gösterir elbet.
Nitekim İngiliz asıllı müzisyen Yusuf İslam; “eğer
Müslümanlardan önce İslam’ı tanımamış olsaydım Müslüman olmazdım” demesi, iddiamızı
doğrular niteliktedir.
Bu gün yürürlükteki “seküler sistemin” pisliklerine sahip
olan ve onu islam diye takdim edenlerin vebali büyüktür. Siyasi hayatımızın
yaklaşık iki asrı, bu minval üzeredir. Din adına mevcut sistemi yaşatanlar,
“şirk_i hafi, yani gizli şirk içinde değiller mi?
Allah’ın emirlerini açıktan istemeyenler zaten şirki zahir
yani açık şirkte olduklarını kendileri de beyan etmektedirler.
Cehaletimiz nerede durduğumuzu da bize unutturmuş. Şimdi
niçin zinayı serbest bırakanları, faizi asrın gereği görenleri desteklediğimizi
daha iyi anlamaktayım.
Nesim YALVARICI
YORUMLAR